Need For Speed Tarihçesi
- Xenon Bilgisayar
- 3 May 2018
- 13 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 May 2018
[NFS 1] The Need For Speed – SE (1995):

Oyunun başlangıcıydı. Yıllar boyu sürecek olan bir akımın ilk meyvesiydi bu oyun. İlk olarak 1994 yılında 3D konsoluna çıktı ve daha sonra PC’ye uyarlandı. PC versiyonu birçok hata barındırıyordu ve kısa süre sonra Special Edition(SE) versiyonu çıkartılarak oyun tam manasıyla kendini göstermeye başladı. O zamanlar Screamer diye bir rakip araba yarışı daha vardı ama NFS’nin rüştünü ispat etmesi çok sürmedi ve 7’den 77’ye birçok kişinin gözdesi oldu. O dönemde pek alşık olunmayan benzersiz bir oyun keyfi yaşatıyordu. Bunu yaparken de dönemin en iyi spor otomobillerini kullandırtıyordu. O dönemde simsiyah bir Lamborghini Diablo’yu kullanıp da hastası olmayan yoktur sanırım. Oyun gerçekten iyiydi ve trafikte araç sollama olayını başlatan video oyunudur. Bunun yanında verdiği hız hissi de hiç fena değildi. Bence o dönemde yapılmış en başarılı oyunlardan biriydi kesinlikle.
[NFS 2] Need For Speed II – SE (1997):

NFS ikinci oyunuyla kendini aştı desek yeridir. Üç boyutlu harika grafikler ve son model otomobillerle insanları kendine hayran bıraktı. Bu da yetmiyormuş gibi SE versiyonunu çıkartarak 3DFX kartlarına destek verdi ve özel efektlerin görüntülenmesini sağlayarak PC oyunculuğunda bir bakıma çığır açmış oldu. 3DFX’in yaptığı görsel değişiklik ve görüntüdeki akıcılık o kadar iyiydi ki, insanlar bu deneyime kayıtsız kalamadı; kısa sürede çok popüler hale geldi. Hatırlıyorum da Avustralya’da müthiş hızlı turlar atardık, hele ki oyunu bitirince açılan FZR2000 diye bir araba vardı; uçardı resmen. Fakat bu oyunla NFS serisinde en çok eleştrilen noktalardan biri olan virajda bariyerlere çarparak fazla hız kaybetmeden dönme olayının ilk tohumları atıldı. Bu gerçekçilik önünde gelecekte engel olacak en büyük etmenlerden biriydi bence. Ama oyunda karlı yollarsan mistik tapınaklı yollara neredeyse herşey vardı, müzikleriyle, grafikleriyle, rakiplerin mücadele gücüyle hepsi çok dengeliydi ve son derece zevkli bir oyundu.
[NFS 3] Need For Speed III – Hot Pursuit (1998):

Oyun budur dedirten, NFS serisinin zirvesidir. Bu oyun kadar zevkli başka bir oyun daha ne zaman yapılır bilmiyorum. Polisten kaçmak deseniz kralı vardı oyunda, son model spor otomobiller deseniz Corvette’den tutun Mercedes’lere, Ferrari Maranello’dan tutun Italdesign Scighera’ya herşey vardı oyunda. Grafik olarak da daha çok yaygınlaşmış olan 3DFX Voodoo kartların sonuna kadar zorlandığı dehşet görüntüler sunuyordu. Her şeyiyle dört dörtlük bir oyundur bana göre; oyunu yıllar sonra internetten oynadığım bile olmuştur. 2010 oyunlarında bile lagdan doğru düzgün net bağlantısı sağlanamazken, NFS 3’ü sıfır lag harika biçimde oynardık netten hem de o zamanki bağlantılarla. Rocky Pass yolu vardı çok iyi hatırlarım; fazla geniş olmayan virajlı bir dağ yoluydu. İnanılmaz keyif aldığım sürüşlerim olmuştur orada, dört dörtlüktü herşey.
[NFS 4] Need For Speed – High Stakes (1999):

High Stakes için olumlu şeyler söylemek güç gerçekten. Çok büyük farklılık getirmeyip öncekilere benzer şeyler sunuyordu. Araçların dönüşleri hiç gerçekçilik hissi uyandırmıyor aksine insanı oyundan soğutuyordu. Oyunun grafikleri de Nfs 3’ten sonra büyük bir yenilik getirmemişti doğrusu. Severek oynamadığım ama yolların, mekanların güzel tasarlandığı ortalama bir oyun olmuştur bana göre. NFS serisinin duraklama dönemi denilebilir.
[NFS 5] Need For Speed – Porsche Unleashed (2000):

Birbirinden güzel Porsche’lerin olduğu hatta neredeyse 2000 yılına kadar çıkmış tüm Porsche modellerini görebileceğiniz yegane oyundur kendileri. Grafik olarak çok şey vaadetmese de ses efektleri ve sürüş dinamikleri bakımından yapılmış en iyi Nfs oyunlarından biridir kesinlikle. Oyunda bir sadelik-tekdüzelik vardı. Yani mekanlar sanki birbirini tekrarlıyordu ve çoğu zaman haddinden fazla geniş havaalanı gibi mekanlarda sürüyorduk arabalarımızı. Fakat oyundaki gerçekçi sürüş dinamikleri sayesinde uzun süreler zevkle oynanan bir oyun haline gelmiştir.
[NFS 6] Need For Speed – Hot Pursuit 2 (2002):

Grafiksel açıdan Nfs’yi o dönemde bir çıta daha yukarıya taşıyabilmiş olan oyundur. Polisten kaçma mücadelesi ve yüksek kaliteli son model araç modellemeleriyle zevkli anlar yaşatıyordu. İçerik açısından önceki serilerin bir tekrarı olsa da grafiklerinin kalitesi ve otomobillerin çeşitliliği yeterli seviyedeydi. Özellikle Lamborghini Murcielago bu oyunda bir başkadır, tadı birçoğumuzun damağında kalmıştır eminim. Otomobil her yönüyle her hareketiyle harika gözüküyordu.
[NFS 7] Need For Speed – Underground (2003):

Nfs serisinde farklı birşeyler denenmişti ve başarılı olunmuştu. Otomobilleri modifiye ederek rüyalarımızı süsleyen araçlarla sokaklarda takılıyorduk. İlla bir pistte yarış yapmak zorunda değildik, free roam olayıyla şehir içinde istediğimiz gibi takılıyor cakamızı satıyorduk. Oyun kendisinden beklenilen grafik kalitesini pek yakalayamamış olsa da modifiye çıldınlığına ilk adım olarak büyük bir yenilik getirmişti. Online moduyla birçok insanı kendine aşık hale getiren oyun, Nfs serisinin en ağır toplarından biri haline gelmiştir ve kesinlikle öyle kalacaktır.
[NFS 8] Need For Speed – Underground 2 (2004):

İşte underground kavramının zirve noktasıdır bu oyun. Çok iyi grafiklerle yeniden harmanlanan oyun bu sefer ilave modifiye seçenekleri ve harika yollarıyla insanlara büyüleyici bir mekanda otomobil dansı yaptırıyordu. Havalı süspansiyonlarla araçları zıplatıyor inanılmaz akrobasi hareketleri yapıyorduk. Online modu da harika olan oyuna deliler gibi bağlanmıştık. Oyunun sürüş dinamikleri gerçekten Nfs serisine yakışır nitelikteydi fakat geçmişten beri gelen duvara çarparak dönme sıkıntısı devam ediyordu. Öyle ki 300 km hızla ilerlerken viraj dışındaki bariyerlere çarparak normalde o hızla dönülmesi imkansız olan bir virajı sadece 250km gibi bir hıza düşerek duvardan sürte sürte alabiliyorduk. Oyunun gerçekçiliğini baltalayan bu faktör belki de gerçek bir efsane olma yolunda oyuna vurulan en önemli darbeydi. Yine de çok oynanan harika bir sokak yarışı oyunuydu.
[NFS 9] Need For Speed – Most Wanted (2005):

Most Wanted’da herşey vardı. Çok fazla bahsetmeye gerek yok sanırım. Oyun grafiksel olarak mükemmel ötesi, sürüş dinamikleriyle başarılı, sesleriyle harika ve oyun modlarıyla vazgeçilmezdi. Birçoğuna göre serinin hala en iyi oyunudur. Bana göre Nfs 3’tür hala. Bence serinin en iyi oyunu olmasa da en iyi üç oyununun içindedir kesinlikle. Underground değişikliğinden sonra Nfs’nin özüne dönerek şehir içi free roam güzelliğini de eklediği şaheser bir oyundur. Nfs serisine bu oyuna benzer daha gelişmiş özelliklere ve oyun modlarına sahip bir ilave yapılırsa kesinkle çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Fakat bunu yaparken Undercover’daki gibi daha vasat hale getirmeyip kesinlikle kendilerini aşacak şekilde yapmaları gerekir.
[NFS 10] Need For Speed – Carbon (2006):

Çok eleştrilse de bence Nfs serisine farklı bir soluk getiren güzel bir oyundu Carbon. Özellikle Canyon Drift olayı, Japonlardan kalma bir drift alışkanlığı olsa da oyuna güzel bir hava katmıştı. Gece zifiri karanlıkta farların aydınlabildiği kadar önümüzü gördüğümüz yolda hızla ilerlediğimiz değişik bir deneyimdi. Bence sırf drift modları için bile mutlaka denenip oynanaması gereken oyunlar arasındadır. Drift hariç oyunun kariyer modunu çok beğendiğimi söyleyemem, Underground’un bir başka versiyonu gibi olmuş ama yine de hem grafiksel olarak hem de oynanış manasında önceki serilerden farklı birşeyler katabilmiştir.
[NFS 11] Need For Speed – ProStreet (2007):

Need for Speed ProStreet, diğer konsollardan yaklaşık üç aylık bir gecikme ile piyasaya çıktı. Ancak bu süre, yapımın diğer versiyonlarından daha farklı bir içerik ya da gelişme göstermesi ile kendini açıklamıyor. Aksine, sanki el çabukluğu ile hazırlanmışlık ve bir oldu bitti izlenimi uyandırıyor. Ana menüde önceki NFS oyunlarından görmeye alışık olduğumuz modlar bulunuyor: Quick Race, Career, Multiplayer. Yapımın direği sayabileceğimiz kariyer modu dahi belki de şimdiye kadar gördüğümüz en boş içeriğe sahip. Amacımız, toz yutan şoförlükten şöhret basamaklarının en üstüne uzanan yolda önümüze çıkanı geçmek
rafikler açısından baktığımızda da durum pek iç açıcı değil. Zira araç ve çevre modellemeleri PSP’de ki evvel NFS versiyonlarından bile kötü. Sesler ve müzikler bakımından oyun, aşağı yukarı her zamanki seviyede olduğu söylenebilir.
NFS 12] Need For Speed – Undercover (2008):

Oyunda serinin diğer yapımlarına göre inanılmaz büyük bir harita hazırlanmış. Bırakın gezip keşfetmeyi GPS menüsünden komple bakmak bile zor. Fakat bu büyük şehir maalesef çok ölü hazırlanmış. Etrafta doğru dürüst gezinen otomobil görmek bile zor.
Şimdiye kadar NFS oyunları pek zorlu olmamıştı. Serinin bu sürümünde de aynı şekilde kalmış. Oyun özellikle araba yarışı sevenlere çok kolay gelecektir. Zorluk seviyesi için herhangi bir ayar koyulmamış olması büyük eksiklik. Yarışları kazandıkça hem para hem saygınlık elde ediyorsunuz. Pro Street ile yapılan yarışı domine etme faktörü yine kullanılmış.
Audi, BMW, Lamborghini, Nissan, Toyota gibi dünyaca meşhur firmaların bulunduğu tam 55 adet araba var. Modifiye seçenekleri yine oldukça bol tutulmuş, ayrıca her parça için istediğiniz gibi değişiklik yapabilmek de, oyunu kişiselleştirmeyi kolaylaştırıyor. Ama menüler pek kullanışlı olmamış. Birazda yarışlardan söz edeyim. Zaten oyun genel olarak kolay hazırlandığı için yapay zeka sizi hiç zorlamıyor. Nitronuz kullandıktan az bir süre sonra tekrar doluyor, anlık oyunu yavaşlatma da aynı şekilde. Öyle ki, eğer iyi bir yarış oyuncusu iseniz kaza yapmanız neredeyse hiçbir şeyi değiştirmiyor. İki üç viraj sonra hemen önünüzdekilere yetişiyorsunuz. Birde yarışlar için ortalıkla gezinmek yerine sadece bir tuşa basarak başlamak maalesef oyunun eski tadını ve heyecanını kaybettirmiş.
[NFS 13] Need For Speed – Shift (2009):

EA, Undercover faciasının ardından önlem almakta gecikmedi. Öncelikle üç yeni yapım birden duyuran firma, sonrasında işe “yapımcı kadroyu” değiştirerek devam etti. Yeni nesil konsollar ve PC için hazırlanan Shift’i, Slightly Mad stüdyosu hazırladı. Kanun dışı yarışlar ve polisler, yeni yapımda yerini pist yarışlarına devretti. Yetkililer, piyasadaki diğer yarış oyunlarını da göz önünde bulundurdu ve yapılan birkaç eklemeyle birlikte yeni NFS oyunu da son halini aldı.
Yeni bir karakter profili oluşturduktan sonra, kullanmak istediğimiz aracı seçiyoruz. Shift’te Audi, Ford, BMW, Aston Martin, Lotus, Dodge, Nissan, Shelby, Subaru ve Mitsubishi gibi önde gelen araç üreticilerinin ürünleri yer alıyor. Henüz tecrübesiz bir sürücü olarak ilk yarışımıza çıkıyoruz. Pist ve araç tasarımlarının göze hoş göründüğünü söyleyebilirim. Onlarca aracın yer aldığı yarışlar ve bire bir mücadele edeceğiniz organizasyonlar mevcut. Yarış esnasında yapacağınız her hareket, sizin kişiliğinizi geliştirmeye yardımcı oluyor. Çok dikkatli bir sürücü olarak puanlar elde edebiliyor veya oynanış sırasında rakiplerinize çarparak, onları yoldan çıkararak tehlikeli bir sürücü statüsünü elde edebiliyorsunuz. Hızlı sürüşler, driftler ve dahası size ekstra puan olarak geliyor.
[NFS 14] Need For Speed – World Online (2010):

Oyuna girdiğinizde NFS World kişinizi yaratmanız, elinizdeki 20,000$’la basit bir araba almanız ve haritayı kontrol etmeniz gerekiyor. Haritada level’ınıza göre görebileceğiniz aktiviteler bulunuyor. Bu yarışları, ister tek oyunculu, ister çok oyunculu ya da kendi seçtiğiniz kişilerle yapabiliyorsunuz. Yarışlara katılmadan da şehirde gezebilmeniz mümkün.
Need for Speed World, içerisinde 250 km’lik yol barındırıyor. Yapımcılar da bu boyutun bugüne kadar yapılmış Need for Speed oyunları arasında en uzunu olduğunu belirtiyorlar. Harita tamamen Carbon ve Most Wanted oyunlarındaki şehirlerin birbirine eklenmiş hali. Gökdelenler, Çin Mahallesi ve varoşlardan oluşan bir karışımın içinde yarışıyor olacağız. Her zamanki gibi öne geçmek için kısayollar mevcut. Yarışlardaki fizik motoru, test ettiğimiz kadarıyla üst düzey bir yarış simülasyonundan daha çok, bir arcade’de görebileceğimiz gibi. Yine de gerçekçilik biraz eksik gözüküyor.
[NFS 15] Need For Speed – Hot Pursuit (2010):

1994’te başlayan efsanenin son serisi Hot Pursuit 2010’da her ne kadar Ferrari bulunmuyorsa da onun yerini rahatça doldurabilecek tam 66 adet birbirinden muhteşem araç bulunuyor. Her bir araç kendine has özellikleri ve kalitesi ile oyunda gerçekten kendini belli ediyor. Criterion Games’in geliştirdiği oyun elbette yine Electronic Arts dağıtımı ile rafladaki yerini alıyor.
Oyunu nasıl anlatmam gerektiği konusunda epey bir düşündüm, çünkü Hot Pursuit son akım NFS oyunlarına kıyasla farklı bir yapıda oluşturulmuş ve bunu daha ana menüdeyken anlayabiliyorsunuz. Hoş sesli bayan bilgisayarımız, bize menüdeki seçenekleri anlatırken, sürekli EA sunucularına bağlanarak şunu yapabilir, EA sunucularına bağlanarak bunu yapabilirsiniz gibi cümleler kullanıyor. Aslında oyunu orantılamak gerekirse %80’i internet üzerinden %20’si ise lokal bilgisayarınızdan oynanabilir bir şekilde yapılmış. Şöyle ki; oyunun ana menüsü ilk açıldığında yedi adet seçenek görüyorsunuz. Photos, Wall, Hot Pursuit Online, Career, Autolog Recommends, NFS News ve Settings. Bunlardan sadece Career ve doğal olarak Settings’e lokal bilgisayarınızdan girebiliyorsunuz, diğerlerine girmek için bir EA hesabınızın olması gerekiyor.
[NFS 16] Need For Speed – Shift 2 Unleashed (2011)

Dünyanın en ünlü yarış simülasyonları Gran Turismo ve Forza Motorsport gibi büyük rakiplere bir alternatif olarak karşımıza çıkan Shift, Electronic Arts’ın en sıra dışı hamlesi oldu desek yeridir. Genellikle eğlenmek için oyun oynayan genel profile odaklanan Electronic Arts gibi bir firmanın sadece ileri seviye yarış oyunu sevenlere hitap eden bir oyun yapması büyük risk olarak görülebilir, ama ilk oyundaki başarıya bakarsak, Electronic Arts’ın bu işin altından kalkmayı başardığını söyleyebiliriz.
Bu tip oyunlarda artık bir klasik olan, “İleride müthiş araçlar kullanacaksın, ama biraz sabretmen lazım” sürüşünden sonra, normal alıştırma yarışları yapıyoruz. İleri seviyeye kıyasla daha yavaş araçlarla yarış kariyerimize başlıyor, kazandığımız deneyim ve para ile asfalt canavarı araçlarla kıyasıya bir mücadeleye giriyoruz. İlk intiba olarak, çok gerçekçi bir sunum yapan oyunun gerçekten yarışın içindeymişiz gibi bir hava yarattığını da söylemiz gerek. Özellikle de kask kamerası hayran bırakacak seviyede denilebilir. Bu tip simülasyon oyunlarına yabancı olanlar için yarışı basitleştirecek ayarlar mevcut. Direksiyon yardımcısı, fren zamanlayıcısı gibi yardımcı araçlar sayesinde asfalta daha iyi tutunabiliyor, deneyimsiz bir sürücü bile olsak, profesyonel yarışçılara taş çıkaracak dönüşler yapabiliyoruz.
[NFS 17] Need For Speed – The Run (2011):

NFS: The Run bir maraton yarış oyunu aslında. Jack Rourke adındaki bir yarışçıyı canlandırıyoruz. Başı mafyayla derde giren Jack’in, bu dertten kurtulması için San Francisco’dan New York’a kadar süren bir sokak yarışını kazanması gerekiyor. Bu yarış sırasında da arkadaşı Sam ona yardım ediyor. Yarış sırasında da diğer yan karakterleri tanıma fırsatımız oluyor. Ancak hikaye o kadar detaysız ki, olmasa bile daha iyi olabilirmiş. Split/Second’da bile tam anlamıyla bir hikaye olmamasına rağmen, oyun oldukça eğlenceliydi. Black Box’un amacını kavrayabildiğimi söyleyemem. Acaba “FrostBite 2.0 motorunun her yönünden yararlanalım, karakterleri de modelleyelim” mi dediler bilemiyorum. San Francisco’dan New York’a süren bu yarış, aslında oyunda bölüm bölüm işleniyor. Bu da tam bir uzun yol havası yaratmaktan uzaklaştırıyor. Çeşitli yarış modları mevcut. Bu modlar karışık bir sırayla geliyor. Örneğin bir bölümde bitiş çizgisine ulaşmadan belli bir sayıdaki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Bir diğerinde ise zamanınız bitmeden yarışı bitirmelisiniz. Battle Races adı verilen yarışlarda ise her yarışçıyı geçmeniz için size belli bir süre tanınıyor ve o süre bitmeden önünüzdeki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Genel olarak bu yarış modları size farklı sıralarla sunuluyor ve monoton olmaktan çıkıyorlar
Bazı bölümlerde ise yuvarlanan kayalar ve benzeri engeller aniden karşınıza çıkabiliyor. Bu da adrenalin oranını yüksek tutmak için birebir.
[NFS 18] Need For Speed – Most Wanted (2012):

Oyunun araç yelpazesi kah Jack Spot’lar olsun, kah Blacklist (yeni adıyla Most Wanted List) ile kazandığınız araçlarla tatmin edici derecede geniş olsa da, oyunun modifikasyon sistemi için aynı şeyi söylemek kesinlikle mümkün değil. Underground 1 & 2 ve orijinal Most Wanted ile modifikasyonun dibine vurmuş bir nesli resmen görmezden geliyor Burnout Paradise 2. Zira yarışları başarıyla bitirdiğinizde kazandığınız araç parçaları için ilkokul seviyesinde bir yöntem izlenmiş, bu bir modifikasyon sistemi değil dostum. Yo dostum yo, bu tamamiyle ödüllendirme sistemi. Herhangi bir mobil oyunda olan sistemden, 0-12 yaş grubu için basitleştirilmiş bir sistemden hiçbir farkı yok.
Çoğu aracı Jack Spot denilen noktalarda bulabiliyorsunuz ve tek tuşa basarak aracın kontrolünü elinize alabiliyorsunuz. Bazılarınız bu özelliği güzel bulabilir tabi, tek tuşla garajınıza araçları eklemek oldukça güzel bir özellik; ancak günümüz oyunlarının kolay oluşundan şikayet edenler bu özelliği pek beğenmeyecektir. Lakin Jack Spot sistemi, bir free roaming oyun olan Burnout Paradise 2’de haritayı keşfetmeniz konusunda teşvik edecek bir özellik.
İnsan en azından oyunun Rockport City’de geçmesini bekliyor ama nafile, ilk defa Burnout Paradise 2’de gördüğümüz Fairhaven City’de açıyorsunuz gözlerinizi. Hem de alışılanın aksine mütevazi bir araç verip yükselmenizi sağlamıyor oyun, direkt olarak Porsche 911 Carrera S veriyor size. Diğer araçları kazanmak için de aslında pek fazla zorlanmıyorsunuz.
[NFS 19] Need For Speed - Rivals (2013):

Oyunun diskini taktıktan sonra güzel bir biçimde, Need for Speed Rivals’ın sanatsal çalışması pardon menüsü karşımıza çıkıyor ve iki seçenekten biri ile başlıyoruz. Polis misin? Yoksa sokak yarışçısı mısın? Polis araçlarına olan sempatim yüzünden hemen polis olmayı tercih ettim.(Pis aynasız -M.G)Hot Pursuit’te olan olay gibi aracımı seçtikten sonra belirli bölgede polis olarak başladım ve sokak yarışçılarının peşine düştüm. Hot Pursuit dozunda aldığımız gazla oyuna devam ediyoruz. Sokak yarışçılarını yakalamak ve araçlarını mahvetmek için var gücümüzle aracımızı sürmek ve kendimize zarar vermeden saldırmamız gerekiyor. “SP” yani “Speed Points” puanı kazanıp, gereken puan ile belirtilen yere geri dönmemiz gerekiyor.
Neyse ki yeni Need for Speed’in adı beklendiği gibi Underground olmadı. Rivals olarak piyasadaki yerini aldı. Bu sebepten dolayı kendilerine ufak bir artı verebiliriz. Criterion Games’in sonradan dağılması ve Ghost adlı ekibe geçen üyelerle yeniden yapılandırılan geliştirici grup, fena bir iş çıkartmamış aslına bakarsanız.
[NFS 20] Need For Speed - Need For Speed (2015):

Ghost Games tarafından Frostbite oyun motoru kullanılarak geliştirilen yapıt, bu bakımdan grafik olarak bizleri tatmin etmeyi başarıyor. Her ne kadar bizler deneyemesek dahi 4K çözünürlük seçeneğinin de oyuna dahil edilmesi, bu seçenek ile oyunu deneyim eden insanların bir hayli zevk alacağını tahmin ediyoruz ki, düşük ayarlarda oyunu test etmemize rağmen bu kadar zevk aldıysak; 4K seçeneklerde neler olur bilemeyiz. Şehir modellemesi ile birlikte araçların gerçek hayattaki modellemeleri ile aynı modellemeler içeren Need for Speed, bu konuda bizlerden tam not almayı başardı. Bu denli kaliteli grafiğin yanında kaliteli bir müzik içeren yapıt, bu sayede kendi atmosferine sizleri de kısa süre içerisinde bağlayacaktır. Bu temel taşlar ile birlikte oyun içi performansın güzel olması ve fps düşüşlerinin olmaması, oyunu ön plana çıkarmayı başardı. Özellikle yeni nesil oyunlarda yaşanan performans sorunları ve sunucu sorunlarının bu yapıtta olmamasının; Battlefield 4 sonrasında Electronic Arts firmasının ders aldığını görmekteyiz. Umarız, diğer firmalarda artık sorunsuz bir şekilde karşımıza çıkmaya başlar.
Senaryo olarak bizleri pek tatmin etmeyen Need for Speed'in bu konu üzerinde biraz daha sıkı çalışması gerekiyor ki eğer oyunu denerseniz sizlerin de aynı düşünce üzerinde olacağınızı tahmin ediyoruz. Senaryo olarak canımızı sıkan bir diğer unsursa, senaryo içerisinde yer alan yarışların tekrar edilmiyor olması oldu. Eğer, sizin de her yarış içerisinde birinci olma gibi takıntınız varsa, bu duruma alışmanız uzun zaman alacaktır. Gerek senaryo yarışlarında, gerek yan yarışlarda olsun yeni nesil oyunumuz da aynasızlar da unutulmuyor. Tabi, illegal yarış olur da polis olmaz mı?! Polis unsuru her ne kadar oyuna tat katsa da kullanılan yapay zekanın ve polislerdeki araçların halini gördüğümüz zaman tüm zevkimiz kaçtı. Oyuna başladığınız ilk zamanlar kaçmak biraz zor olsa da, ilerleyen zamanlarda bu işin çocuk oyuncağına döndüğünü fark edeceksiniz. Bu yüzden de polislere takılarak kolay bir şekilde tecrübe puanı ve oyun içi para kazanabilirsiniz. [NFS 21] Need For Speed - Payback (2017):

Öncelikle oyunun hikayesinden bahsetmek istiyorum. Klasik bir sokak yarışçısı olarak başladığımız oyunda, oyundaki dostlarımız ile çıktığımız çılgın bir olay sonrasında dibi boyluyoruz. NFS Most Wanted'daki gibi bir çöküş ile karşı karşıya kalıyoruz denilebilir. Spoiler vermek istemediğim için olayın mümkün olduğunca üstünden geçeceğim ancak hikaye tarafında beni NFS: Most Wanted'daki kadar etkileyen bir durum oluşmadı. Karakterler de oldukça soğuk ve yapay bir his uyandırıyor. Dallayıp budaklamaya gerek olmadan net bir şekilde söyleyebilirim ki hikaye bakımında oyun beklentilerinizi karşılayamayacak gibi gözüküyor. Oyun boyunca hafızamda kalan hikaye anlamında tek bir sahne bile mevcut değil.
ikayeyi geçip oynanışa gelmek istiyorum. Hepimizin de malumu olduğu gibi Need For Speed tamamen arcade mekanikler üzerine kurulu bir oyun. Şahsen simülasyon yarışlara da ciddi ilgim olduğu için aradaki farkı çok net bir şekilde biliyorum. NFS'nin oynanış türü her ne kadar arcade olsa da, eğlenceli ve görünüş olarak tok bir oynanış sunmalı. Bu durumu NFS Underground 2 ve Most Wanted'da görmüştük. Bu iki oyun da tamamen arcade mekanikler üzerine kurulu olmuş olsa da, oynarken tok bir hissiyat veriyorlardı. Payback'de ise bu hissiyatı alamadım. Sanki araç yol üzerinde tekerler yardımı ile değil de, kayarak gidiyormuş gibi bir hissiyat uyandırdı. Tamamen araç kullanmak üzerine yapılan bir oyunda araç kullanmanın zevkli olmaması ise malesef affedilecek bir durum değil. Sürüş dinamikleri bakımından NFS kadar olmasa da yine de arcade bir deneyim sunan Forza Horizon 3, NFS Payback'den çok daha fazla eğlence vadediyor. Araçlara yaptığımız modifiyelerin oyuna yansıması ise başarılı olmuş. Bir parça taktığınızda aracınız gerçekten hızlanıyor ve bunu hissediyorsunuz, fakat oyunda yol tutuşu için hiçbir modifiye imkanı bulunmaması, hatta ve hatta araçlarda yol tutuşunu gösteren bir gösterge bile olmaması, benim için en büyük hayal kırıklığı oldu. Hızdan daha çok yol tutuşuna önem veren bir oyuncu olarak, Payback'in bunu tamamen es geçmesi büyük bir hayal kırıklığı.
Oyundaki modifiye tarafına biraz daha detaylıca girişmek istiyorum. Oyundaki modifiye yarış sonlarında rastgele kazandığınız kartları aracınıza takmanızla çalışıyor. Bu sistem tıpkı Ubisoft'un The Crew'da kullandığı sisteme benziyor. Tam olarak aracınızın hangi özelliğini arttırmak istediğiniz her zaman seçme imkanınız yok. Her yarış sonunda 3 adet kapalı kart arasından seçip yapıyor ve rastgele bir kart kazanıyorsunuz. Ancak oyunda kazandığınız paralar ile de kart satın almanız mümkün. Satın aldığınız kartlarda istediğiniz parçaları seçebiliyorsunuz. Ayrıca parçalar da farklı markalara ayrılmış. Örneğin hem turbo, hem nitro hem de frenleri aynı markadan alırsanız, ekstra bir bonus kazanabiliyorsunuz. Bu markaları ya da parçaları ayrı ayrı seçmeniz mümkün. Ancak 3 farklı özellik içerisinde yalnızca birini kesinleştirebilmeniz, işin içerisine yine şans faktörünü sokuyor. Bu durum aslında Ghost Games'in oyunu daha fazla oynamamız veya küçük ödemeler satın almamız için yaptığı bir hile olarak gösterilebilir. Ve evet, oyun içerisinde kart paketlerini gerçek para ile satın alabiliyorsunuz.
Oyundaki araçların sayısı ise yeterli seviyede denilebilir. Tabii ki NFS'yi kalkıp Forza ile kapıştırmak gibi bir yanlışa giremeyiz. Sonuçta NFS modifiye üzerine kurulu bir oyun. Ancak eski oyunlara nazar oyun içerisinde klasik, yolda görebileceğimiz araçlara yeteri kadar yer verilmiş olması bir artı olarak karşımıza çıkıyor. Oyundaki araç sayısının ise şimdiye kadar NFS oyunlarında görebileceğiniz en yüksek sayıda, oyunda tamı tamına 78 adet araç bulunuyor. Serinin en efsane oyunu olarak görülen Underground 2'de bu sayı 31'di. Ayrıca Payback'te otomobiller haricinde arazi araçları ve klasik araçlar da mevcut. Bu da farklı tip araçları sevenler için büyük bir artı olmuş.
תגובות